En küçük amipten en büyük galaksilere
kadar kendimizi sınırlar dahilinde tanımlarız. Sınırlarımız. Ben benim bu
sebeple ben sen değilim. Kendi sınırlarımızın içinde güvendeyizdir. Ama bu
sınırlar kararsızlık ve korkuya yakın olabilir. Soğuk sıcak ile çarpışır.
Dinamik enerji ortaya çıkar. Sınırları aşar yeni sınırlar keşfederiz. Kalbin
sınırlarını , ruhun sınırlarını . Ve yeterince şanslıysak
seyahatlerimizin içsel ve dışsal amacına yönelik ortak kaderimizle
alakalı harika dersler çıkarıp evimize döneriz. Sadece görülmeyenleri görmek
için değil bu hayalleri sevdiklerimizle paylaşıp anlamalarını sağlamak
için.
12 Mart gecesi öldüm ben mesela... O gece, en yakın arkadaş ,
psikolog yada anne , ya bırakın onları ak sakallı dede yanımda olsa , beni
düzeltemezdi. Oysa allah yine yüzünü gösterdi , zamanında benden en çok nefret
eden , belkide en büyük hayal kırıklığına uğrattığım insan , kızımın annesi ,
eski eşim iyi misin sen dedi ... sanki içine doğmuş gibi. En derindeki iç
kanamayı hissetmiş gibi , veda etmek ister gibi. Değilim... Ben bir baltaya sap
olamadım , hayatımda hiç bir şeyi beceremedim ... 1 saat sonra ilk defa evime
geldi. iki dost oturduk , dinledi... her şeyi ... ve o insan beni en dipten
sözleri ile yücelterek kaldırdı ve evinin yolunu tuttu. 13 Mart sabahı nefes
alıyordum. o günden beri otomatik bir şekilde nefes almaya devam ediyorum. Bir
yazarın dediği gibi acı çeken yerlerimi öldürmeden acıyla başetmeyi öğrendim ,
yoksa bu kadar konuşabilir miydim.
Nefretten
daha kötü tek şey "aldırmazlık"tır. Ben bunu yaşıyorum , her
seferinde , asansörde karşılaşmalarda, ellerde çiçeklerle ofise girmelerde, ortak
arkadaşlara anlatılan , ayakların yerden kesildiğine dair hislerle dolu yeni
aşk hikayelerinde. Ama artık fırtınalarım daha kısa sürüyor. Belki acı çeken
yerlerim acıya dayanamayıp ölmüşlerdir kim bilir , geriye kalan konuşmalarım
ise gevezeliğimden kaynaklıdır. Ama nefes alıyorum artık gülümsüyorum ,
gülümsetiyorum. Ayrımını yapamadığım tek şey bir maske takıp onunla bütünleştim
mi , yoksa ben gerçekten aldığım nefesleri beynime kalbime gönderip kendi
ayaklarım üzerinde yeniden dimdik ayaklandım mı?
Şanslıyım
ki bu bir seyahatti , belki 4 yıllık yalan bir seyahat bir tek benim inandığım
, çok sevdiğim hiç sevilmediğim sadece istendiğim , belki bir rüya idi görmek
için zorladığım , ancak şanslıyım ki içsel ve dışsal ortak kaderimizle alakalı
harika dersler çıkarıp evime sevdiklerime döndüm. Ve şimdi bu rüyayı ,
derslerimi sevdiklerimle paylaşıyorum anlamalarını sağlıyorum.
15
Nisan'da yeni bir yaşama başladım. Vücudumun her organı ile konuşup hepsinin
çalışmasını sağladım. hatta şımarttım , sabahları koşuya çıkıyorum artık , her
saniyemden daha çok zevk almaya , her cümlemin hakkını vermeye , her duyumu
kullanmaya , her saniyeme şükretmeye başladım.
Ben ki
kanserli bir timör olarak nitelendim hayatımı vermeye adadığım insan tarafından
, ben ki en değerli hislerim iade edildi ve satıldı bir başkasına , ben ki
erkek yerine konmadım , ben ki YALANCILIK ile suçlandım en yalın olduğum insan
tarafından ... yani ben ki kurşuna dizildim bir kişilik manga tarafından ...
Ben ki çok sevdim be çok. Ben ki ölemedim , yaşıyorum ve dönüşümün tadını
çıkarıyorum.
Hayat sen
herşeye kadirsin...Senden nefret ediyor seni çok seviyorum.
Binlerce
aynı hikayeden biriyim... Sadece ifade edenler arasındayım....:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder